7 Nisan 2013 Pazar

VEHHABİLİK NEDİR

VEHHABİLİK

Es-Seyhu'n-Necdî lakabiyla bilinen Muhammed bin Abdulvehhab'ın (D. 1703 Uyeyne - Ö.1787 Deriye, Riyad) düsünceleri çevresinde olusan dinî, siyasî hareket. Harekete Vehhabilik adi karsıtlarınca yakıstırıldı. Hareket içinde yer alanlar, kendilerine Muvahhidun (tevhidçiler) derler ve Hanbelî mezhebini İbn Teymiye yorumuna uygun biçimde sürdürdüklerini söylerler. Vehhabilik bir inanç hareketi olarak baslamakla birlikte, kısa zamanda siyasî bir nitelik kazandı. Arap yarımadasında etkinlik kurarak devlet durumuna geldi. Günümüzde, Suudi Arabistan'ın resmî mezhebi durumundadır. Muhammed İbn Abdulvehhab'ın düsünceleri, Deriye Emiri olan Muhammed bin Suud ile tanısmasıyla (1744) siyasi bir hareket niteligi kazandi. İbn Abdulvehhab, Deriye'de düsüncelerini Emir Muhammed'in gücü ile yayarken, Emir Muhammed bu düsüncelerle Arabistan'a hakim olma imkânını kazanıyordu. Çünkü İbn Abdulvehhab, insanlaIin Şirk içinde bulunduğunu, bunların mal ve canlarının kendisine inanan kisilere helal olduğunu söylüyor, Emir Muhammed bu fetvanın getirdigi ganimet olgusuyla yandaslarını çogaltıyor, gücünü artırıyordu. İbn Abdulvehhab'ın ölümünden sonra hareketin siyasî niteliği daha da ağırlık kazandı. Muhammed bin Suud döneminde baslayan toprak kazanma faaliyetleri, ölümünden (1766) sonra oğlu Abdulaziz zamaninda da sürdürüldû.19. yüzyilin başlarina gelindiğinde (1811) Vehhabilik adına hareket eden Suud Emirliği Halep'ten Hind Okyanusuna, Basra Körfezi ve Irak sınırından Kızıl Deniz'e kadar yayılmış bulunuyordu. Vehhabilik hareketinin Osmanlılar için önemli bir sorun durumuna gelmesi üzerine II. Mahmud, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Pasa'yı sorunu çözmekle görevlendirdi. Mehmet Ali Pasa, oğlu Tosun komutasındaki orduyla Mekke, Medine ve Taif'i Vehhabilerin elinden kurtardi (1812-13). Daha sonra bizzat Emir Abdûlaziz'in üzerine yürüdü. Emir Abdulaziz'in ölümü (1814) üzerine Vehhabiler ağır bir yenilgiye uğradı. Nihayet Mehmet Ali Pasa'nın kumandanı ibrahim paşa, Abdulaziz'in yerine geçen oglu Abdullah ve çocuklarını esir ederek Istanbul'a gönderdi. Bunlarin Istanbul'da asılarak öldürülmeleri (17.12.1819) ile Vehhabilik hareketinin ilk dönemi kapandı. Savaş sırasında kaçarak kurtulmayı basaran Suud hanedanindan Türki bin Abdullah, Necd bölgesinde yeniden faaliyete giriserek 1821'den 1891'e kadar sürecek ikinci Vehhabi devletini kurmayı basardı. Daha sonralari bir takım çekismeler olmuşsa da Suud hanedanından Abdulaziz bin Suud, Vehhabi devletini yeniden kurdu (1901). Hindistan Ingiliz yönetiminin de desteğini sağlayan Abdulaziz bin Suud 26 Aralik 1916 tarihli anlasma ile Ingilizlerce Necd, Hasa, Katif, Cubeyl ve kendisine bağlı diger bölgelerin hükümdarı olarak tanındı. Bu anlasmaya göre Abdulaziz, bu yerleri kendisinden sonra miras yoluyla çocuklarina bırakacak ve kendisinin seçtigi veliaht da Ingilizlere baglı kalacaktı. Osmanlıların yenik düsmesiyle sonuçlanan.1. Dünya Savası'nın arkasından Vehhabiler Hail, Taif, Mekke, Medine ve Cidde'yi de ele geçirdiler (1921-1926). Abdulaziz bin Suud, Necd ve Hicaz Kralı olarak kabul edildi (1926). 20 Mayıs 1927 tarihinde Ingiltere ile yapılan Cidde anlaşmasının arkasından da tam bağımsizlığını ilan etti. Böylece Abdulaziz bin Suud, Suudi Arabistan Kral ı olarak tüm Hicaz'i egemenliği altına aldı. Bu devlet, Suudi Arabistan Krallığı adıyla varlığını sürdürmektedir. Vehhabiliğin din anlayışı, Muhammed bin Abdulvehhab'ın üzerinde önemle durduğu tevhid (Allah'in birlenmesi) konusundaki yorumu çevresinde toplanır. İbn Abdulvehhab'a göre tevhid, kullukta Allah'i bir tanımaktır. Tevhid kelimesini (lâ ilâhe ilallâh) söylemek Allah'tan başka tapınılan şeyleri tanımadıkça bir anlam tasımaz. Allah kalble, dille ve davranıslarla birlenmelidir. Bunlardan birisinin eksik olmasi durumunda kisi Müslüman olamaz. Tevhid üçe ayrilir. ilki, Allah'i isim ve sıfatlarında birlemek (tevhid-i esma ve sıfat), ikincisi Allah'i rablıkta birlemek (tevhid-i rububiyet), üçüncüsü de Allah'ı ilahlığında birlemektir (tevhid-i uluhiyet). Allah'ı bu üç biçimde birleme, ancak amellerle mümkündür. Buna göre Kur'an ve Sünnet'in dışında emir ve yasak tanımamak, Hz. Muhammed'in döneminde bulunmayan seyleri ve tevessülü terkederek Allah'i birlemek gerekir. Bu tevhide ameli tevhid denir. Herhangi bir hüküm koyucu tanımak, Allah'tan baskasından yardım dilemek, Peygamber için bile olsa, Allah dışındaki bir kişi ya da varlık adına yemin ve kurban kesmek, adakta bulunmak kisiyi küfre düsürür, can ve mal dokunulmazlığını ortadan kaldırır. Bu tevhid anlayışının getirdigi önemli sonuçlar vardır. Bunlardan birisi, Hz. Muhammed’den sefaat talebinde bulunulamayacağıdır. Sefaat, Allah'a özel bir haktır. Bu nedenle Hz. Muhammetd’den doğrudan şefaat talep etmek, onu Allah'a ortak tutmaktır. Nitekim müsrikler de Allah'I kabul ettikleri halde, melekleri, putları sefaatçi kabul ettikleri için müsrik olmuslardır. Sefaat inancı gibi yaygın olan tevessül inancı da sirktir. Tevessül inancı, daha çok mutasavvıflar arasında yaygındır. Bir takım şeyhlerin,ve veli telakki edilen kişilerin hem hayatlarında, hem de öldükten sonra tasarruf sahibi olduklarına inanılmakta, onların himmetleri dilenmekte ve aracı kılınmaktadırlar. Bu da açık bir şirktir. Çünkü Allah'ın yaratmada, yönetmede, tasarruf etmede, işleri düzenleme ve belirlemede ortağı yoktur. Vehhabiliğin en önemli özelliklerinden birisi de bid'atlar karşısındaki tutumudur. İbn Abdulvehhab'a göre Kur'an ve Sünnet'te olmayan her sey bid'attir. Bir bid'at çIkaran mel'undur ve çıkardIığı sey reddedilmelidir. Bid'atların çoğu insanları şirke düsürmektedir. Bunlarin başında mezarlar, türbeler ve bunların ziyaretleri gelir. Mezarlarda yapılan ibadetler şirktir. Sevap umarak Hz. Muhammed'in kabrini ziyaret bile sirke neden olabilir. Şirke neden olmamaları için, mezar ziyaretleri, türbe yapımı kesin olarak yasaklanmalıdır. Ölülere niyaz, tevessül, falcılara, müneccimlere inanmak, Hz. Peygamber'in anısını yüceltmek, hırka-i serif, sakal-ı şerif ziyaretleri yapmak, Allah'tan başkasına ibadet etmek, şirk koşmatır. Mevlit toplantıları düzenlemek, bu toplantılarda mevlid okumak, rabite sünnetler ve Peygamberin bizzat kıldığı ve tavsiye buyurduğu isimli nafile namazlar dışında nafile namazlar icad edip kılmak yasaklanmalıdır.Bunlar Evvabin namazı,berat geesi namazı ve sınırsız sayıda nafile kılmak gibi ibadetlerdir. Göz değmemesi için nazar boncuğu takmak, muska takınmak, ağaç, taş vb. seyleri kutsal saymak, bir hastalık ya da beladan kurtulmak, güzel görünmek vb. için boncuk, ip, hamayi gibi seyler takınmak, sihir, büyü, yıldız falı gibi şeylere inanmak, iyi kişilere, velilere tazimde bulunmak, onlara dua etmek, onlardan yardım dilemek gibi seyler de tamamıyle şirke neden olan bid'atlardandır. Riya için namaz kılmak, sofuluk etmek, iyi insan gibi görünerek çıkar sağlamak ta şirktir. Cami ve mescidlerin süslenmesi, terkedilmesi gereken bid'atlardir. Vehhabiliği oluşturan düsünceler, birçok çağdas Müslüman düsünürü etkilemis, onlara esin kaynağı olmuştur. Günümüz Arabistanındaise, önemli ölçüde degişime uğramıştır Suud ailesi için Krallığın resmî görüşü olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.Suud islam anyışında ise selefi yaklaşım çok daha ön plana çıkmış durumdadır.Arabistandan dünyanın dört bir yanına dağılan selefi davetçiler sayesinde Selefi anlayış dünyada duyulmaya başlamıştır.Ancak bu yazımızın konusu değildir.Bu mesele selefilik adı altında inelenecektir.07-04-2013
EBU DAVED

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder